Moree yasası olarak da bilinen teknolojinin ilerleme hızını gösterir evrensel şema çok yakında öngördüğü sürecin sonuna geleceği şimdiden öngörülmekte.
Bu yasaya göre üretilen bilgisayar teknolojisi 18 aylık periyotlarda mevcut kapasite gücünü arttırarak büyüdüğünü varsaymaktadır. Ancak günümüzde bazı bilimadamlarının da dikkat çektiği bir husus var ki , bu da bilgisayar teknolojisi üzerindeki gelişmelerin artık yavaşlamaya başladığı yönünde. Evet günümüzde üretilen mikroçipler öncekilerine göre küçülmüş görünse de , artık belli bir noktada mikroçip teknolojisinin temelinde kullanılan silikon materyalinin gün geçtikçe inceleceği ve bir noktadan sonra okadar incelen silikon yapının yaratılan veri trafiği nedeniyle kendi kendine eriyip gideceği düşünülmekte. Bu durum mikroçip üreticileri açısından ıoldukça endişe uyandırmasının yanı sıra , bir noktada teknoloji ilerlemeye devam ederken bir anda hızını kesip durma noktasına gelebilir.
Bu sorun üzerine araştırmalar yapan bilim adamları oldukça radikal bir nesneyi kullanmaya hazırlanıyor. Bilginin yapı taşı olan DNA’yı. Araştırmacılar şimdiden yaşamın zaten varolan ve teknolojinin yeni yapı taşı olarak kullanmayı hedefledikleri DNA içerisine şimdiden bir film gibi görsel verinin yanı sıra, bilgisayar virüsü ve bir adet Amazon hediye kartı gibi yazılımsal içerik ile birlikte daha fazla veriyi kaydetmeyi başardılar.
Şuanda Çin’de kullanımda olan 93 petaflop Sunway TaihuLight adlı dünyanın en hızlı bilgisayarı 93 tirilyon/ saniye işlem yapabilmekte ve 64 Kb belleğe sahip . ulaşılan bu teknoloji seviyesi karşısında belkide en ileri bilgisayar olduğu varsayılan insan beyninin 1 trilyon bayt hafızada olduğunun düşünülmesi kıyaslamanın büyüklüğünü bizlere gösterebilir.
Elbetteki bir örnek olarak verdiğimiz TaihuLight , bireysel kullanım için şuanda uygun olmasa da DNA ‘nın bu teknoloji içerisinde kullanıma başlaması nasıl bir sonuç verir. Harvard üniversitesinde Wyss Enstitüsü araştırmacıları 2012 yılında gerçekleştirdikleri çalışmada 1 gram DNA içerisine 700 TB bilgiyi yerleştirmeyi başarmışlardı.
Şu an DNA üzerinde araştırmalar yapan bilim adamlarının düşündükleri ise tam bir DNA içerisinde 455 EXAbyt a kadar veri sığdırılabileceği yönünde (1Exabyt=1milyar GB). DNA fiziksel olarak oldukça yoğun bir maddedir ki, bu durumda yaklaşık bir çay kaşığı içerisindeki DNA nesnesine dünyada var olan bilgilerin sığdırılabilmesi sözkonusu görünüyor.
DNA yapısı itibari ile doğanın çok büyük miktardaki yaşamsal verilerini zaten içinde taşıdığı bilinmektedir. Bunun yanı sıra DNA diziliminde yeralan bazı nükleidasit unsurlarının oldukça kolay ikili jodlamaya adapte edilmesi bu teknoloji için umut veren bir şans olarak görülmekte. DNA içinde yeralan A ve C unsurları 0 ı temsil edebildiği gibi G ve T unsurları da 1 e çevrilebilmektedir.
DNA’nın kapasitesinin incelenmesi yanında dayanıklılığı da düşünülebilir elbette, ancak fosiller üzerinde elde edilen sonuçlar DNA’nı aynı zamanda olumsuz iklim koşullarına , yaşğışlara, basınca ve sıcaklara binlerce yıl dayanabiliyor olması nekadar dayanıklı bir nesne olduğunu da şaşırtıcı ama gerçek olarak bilim adamlarının önünde bir umut gibi görülmekte.
DNA nın bu yapısını korumak üzere araştırma yapan İsveçli bilim insanları Fosil özellikleri benzer silikon bir araç içerisinde DNA’yı koruyabilecek bir yöntemi geliştirmeyi de başardılar.
Gelişmiş bir algoritma kulanan bilim insanlarıikili sistemde oluşturdukları veriyi DNA içerisine aktardıktan sonra yine bir bilgisayar aracılığı ile DNA ‘yı okumayı da başardılar. Aynı zamanda Manchester Üniversitesi bilimadamları P.D Ross D. King yönetiminde yaptıkları çalışma ile elektirik sarfiyatı düşerken artan yoğunlukta veriyi depolayabilen kendi kendini kopyalayan DNA bilgisayarını da yarattılar. Bu gelişme DNA tabanlı bilgisayar teknolojisine istikrar kazandırabileceği söylenebilir.
Bugünlerde Microsoft’un araştırma birimi 220 yılına kadar DNA tabanlı bir bilgisayar prototipi üretebilmek üzere çalışmalara başladıklarını açıkladılar. Bu çalışmanın mimarlarından biri olan bilim insanı Doug Carmean, üç yıl içerisinde DNA tabanlı bir ticari prototip bilgisayar sistemi geliştirmeyi hedeflediklerini duyurdu. Şu anki çalışmanın ilk aşaması olarak diyebiliriz ki önümüzdeki on yıl içerisinde DNA tabanlı Cloud sistemleri karşımıza çıkabilir.
DNA tabanlı depolama alanları üzerinde çalışan bilim insanları önümüzdeki yıllarda yapılacak olan DNA tabanlı veri depolama araçlarının 1970 lerdeki Xenon makineleri boyutundan daha fazla büyük olmayacağını öngörmekteler. Dr Carmen araştırma ekibi olarak ulaşacakları DNA tabanlı veri depolama sistemini ileriki yıllarda markalaştırmayı da hedeflediklerini ifade etmekte. Bu çalışma için öncelikli olarak sisteme tıbbi verilerin kaydı ve ya polis body cam kayıtlarının depolanması bekleniyor. Bu alanda çalışan Microsoft geçtiğimiz yıl 200 mb veriyi üzerinde çalıştıkları DNA veri sistemine doğrudan kaydetmeyi başararak bu alanda bir rekoru da kırmayı başardılar.
Şuanda şirketin üzerinde çalıştığı ve bu teknolojinin kullanılabilir olmasına olanak sağlayacak olan iki sorun mevcut,
Bunlardan birincisi sistemin verileri işleme hızı , yani diğer bir deyişle verilerin DNA ya dönüştürülme hızı şuanki 400 bt/sn den 100bt/sn ye indirilebilirse bu gerçekten ticari olarak oldukça büyük bir başarı olacaktır.
İkinci önemli sorun da bu sistemin şuanda oldukça büyük maliyete sahip olması . Son yıllarda yaşanan sekanslama maliyetlerindeki düşüş oldukça önemli olsa da hala bir sorun olarak durmaya devam ediyor. Ancak zamanla bu maliyetlerin uygun birim fiyatlara düşeceği de imkansız değil.
Tüm bu çalışmalar ışığında bilim insanları DNA tabanlı bilgisayarların görünür olmasına rağmen teknolojik açıdan esas gelişmenin Kuantum hesaplama konusunda olacağında hemfikirler.
Kaynak : http://bigthink.com/
İlk Yorumu Siz Yapın